BALIKESİR BANDIRMA, ÇEVİR PEDALI SAKARYA’YA (280 KM)

Uzun mesafeli sürüşler, fiziksel ve psikolojik dayanıklılığın bir sınavı adeta… Bisiklet ile nice yolların aşılabileceğinin göstergesi olduğu kadar bireysel olarak sınırları zorlamak isteyenlerin denemeleri de diyebiliyoruz… Sakarya’da geçen yıl yapılan rekor denemeler sayılabilecek turlardan sonra bu yılın ilk uzun sürüşünü düşüneduruyorduk… Birçok rota, eğim, zaman hesabı yol durumu konuştuk, anlattık… Nihayetinde Bandırma – Sakarya rotası çıktı. Dört kişi. Rota, Bandırma’dan Sakarya. 280 kilometre.

 

20170604_103914-01

6 Haziran 2017 gecesi yola çıkarak Bandırma’ya varmak için yaptığımız hazırlıkları Sakarya Bisiklet Evimize ulaşarak sonlandırdık. İftar sonrası keyifli sohbetlerin devamında, gecenin ilerleyen saatlerinde bir tur başlangıcı fotoğrafı ile aracımıza yüklenerek düştük Bandırma yoluna. Bir bisiklet bagajda, üç bisiklet askılıkta olmak üzere çıktığımız yolda yaklaşık üç buçuk saatlik sürüşün sonunda Bandırma’ya ulaşacak ve pedala basacaktık.

.
.
.
.
.

.
.
.
.
.
.
20170604_014437

Ekip,  İlhan Şengel, Serkan Şengel, Serkan Baş, Mert Atalay ve araç sorumlusu Fatih Altun dörtlüsü ile birbirine denk kuvvette pedallar yola düşecektik. İyi güzel çevirecektik ama gece ikide çıktığımız yolda biraz uyumak istesek de Serkan Baş sağ olsun hiç susmadı. Yine enerjisi tavan, bır bır bır sürekli bir şeyler anlatıyor, takılıyor, şakalar yapıyor…  Uyutmadı sağ olsun.

Sabahın ilk ışıkları Bandırma’nın üzerine düşüyordu. Uykusuzluğun verdiği yüksek enerji ile bir an önce yola çıkıp pedallamak isteği içimizde yükseliyordu. 280 kilometrelik rotayı dörde böldüğümüz yolda ilk 70 kilometrelik bölge için bisikletlerimizin son kontrolünü sağlayarak tekerleklerimiz asfalt ile buluştu. Çıkmadan önce üzüldüğüm tek konu, gün boyu güneşe maruz kalacak gözlerimdi. Güneş gözlüğümü evde unutmuştum.

Niyet, ortalama 30 civarı sarmal yaparak çevirmek olsa da yüksek enerjimiz bu ortalamayı daha yüksek seviyelere getirdi. 35 üzeri çeviriyor, yokuşlarda kopmalar yapmayacak düzeyde tempoyu koruyor, on beş dakikada bir değişimler ile birbirimizi dinlendirdiğimiz yolculuğumuzu başlatmış bulunuyorduk.

Bölge, zeytinlikleri ile meşhur olduğu için yol boyunca zeytin ve zeytinyağı tesislerinin farklı farklı her türlü kokusunu denedik. Yani, şimdiye kadar yaptığımız binlerce kilometre yolda, kilometrede bir değişen ekşimsi kokuları şimdiye kadar deneyimlememiştik. Zeytinyağına bayılmamıza rağmen nefret etme derecesine kadar getiren kokular ile mücadeleye dahil olan bir yolculuk, ilk bölümü kapsadı diyebiliriz…

Balıkesir il sınırından çıkıp Bursa il sınırına girdiğimizde yollarımız ve çevremizdeki değişiklik fark edilebiliyordu. Sanayi ve kentleşmesi artmış, yol durumu daha iyiydi. Karacabey’den sonra Uluabat’a doğru pedalımızı çevirdikçe doğal güzelliklerin de arttığını kare kare şahit olduk. Göl kıyısında devam eden tempomuz bizi biraz mola vermeye itti ve Nilüfer’e girmeden önce Karacaoba’da bir petrolde dinlenerek ihtiyaçlarımızı giderdik.

Karacaoba

Bu istasyonda tempo konusundaki görüş sonucumuz, tempoyu 30 ortalamaya sabitlemek oldu. Nihayetinde artık dik yokuşlar başlayacaktı ve önümüzde tırmanmamız gereken toplam üç bin beş yüz metre mesafe olduğu kadar henüz yolun dörtte birini gelmiştik. Saat 06.20’de başlayan yolculuğumuzda iki buçuk saatte 70 kilometre devirmiştik ve saatimiz 09.15’i gösteriyordu. Daha fazla vakit kaybedemezdik. Yola tekrar çıktık.

Bursa’nın dokusunu taşıyan doğası ve ilçelerinden geçerken iller arası bir sürüş yapmanın keyfini yaşıyorduk. Araçlar selam veriyor, kimisi cam açıp helal olsun diye bile bağırıyordu. Hepimizin üzerinde mavi beyaz çizgili grup formalarımızın olması da bizi bir takım olarak algılatıyordu…

Erdoğan, Seymen, Koyunhisar derken Bursa Yenişehir Havalimanına ulaşmış olduk ve Yenişehir’de bir mola verip ihtiyaçlarımızı karşılamaya karar verdik. Yorulmuş, ter içindeydik… Yorulduğumuzda söylediğimiz bir ifadeyle bacaklarımız dolmuştu. Bir saat kadar dinlemek gerekiyordu… Bu arada Fatih bizler için Yenişehir içerisinden yiyecek tedarik etti. Tavuk, ekmek, domatesten oluşan mönümüzü dondurma ile süsleyerek bol bol sıvı tüketip yola tekrar çıkmaya karar verdik. Bu noktadan itibaren, uzun süredir bisiklet sürmemesine rağmen bu sürüşe katılan Serkan Şengel, yoğun boyun ağrısı sebebiyle daha fazla devam edemeyeceğini söyledi. Yola üç kişi ile devam edecektik.

20170604_131408

İznik’e ulaşmak için çetin yokuşlar önümüze dizilmişti. Tabelalardaki uzun tırmanış uyarıları yüzde 9 eğimler ile bütünleşmesi ayrı bir mesele… Bir de saatte yirmi kilometreden fazla hızda esen, karşımızda tırmanmamız gereken dağların vadilerinden kurtulup tam karşımızdan gelen rüzgar hızımızı oldukça düşürmüştü. Yaklaşık 8 kilometrede 700 metreye tırmanacaktık. Birbirimizin ardına geçsek bile zerre kesilmeyen rüzgar yüzünden pedal gerçekten zor dönüyordu.

20170604_154235

Yokuşları herkes kendi temposunda tırmanacak ve inişe geçmeden birbirimizi bekleyecektik. İlk uzun tırmanış, üç buçuk kilometre uzunluğundaydı. Bundan sonra devam eden kıvrımlı tırmanışlar kilometrelerce devam etti. Serkan Baş yüksek kadans ve hızda ilk tırmanıp bitirenlerden oldu. Ardından ben ulaştım ve peşi sıra İlhan abi inişe başlayan noktaya varmış olduk.

Derbent yokuşları bittiğinde İznik Sahiline uzun bir iniş yapacaktık… Yolun yarısından çoğu bitmişti ve zamanımızı da iyi değerlendirmiştik. İnişe başladık ve İznik tabelasını görene kadar aramızda 200 metreyi aşmayacak mesafeler ile birbirimizi kollayarak İznik tabelasına ulaştık.

İznik’e ulaştıktan sonra Adapazarı 88 yazsa da asıl mesele Mekece’ye kadar tırmanmaktı… Yol daralmış, araçlar hızlanmış, bacaklar dolmuş, mental yorgunluk olmasa da fiziki olarak yorgunluklar baş göstermişti. Mekece rampasını tırmanıp inişe geçmeden önce derin bir nefes çektim ve bisiklete baktım. 70 ve üzeri kilometre hızlara ulaşan bu inişlerde hiçbir zaman hataya yer yoktu. Açıkcası, inişlerde cesaretli davransam da yorgunluğun ve uykusuzluğun vermiş olduğu dikkat dağınıklığı ile bu defa daha kontrollü inmeyi tercih ettim. Virajlarda yatmak yerine yavaşladım, düz ve sert iniş alanlarında hızlanmak yerine hızımı koruyarak Pamukova yoluna ulaştım. Serkan ilerideki tesislerde bekliyordu…

20170604_061044-01

Şimdi son 60 kilometrede kasılan bacaklarımı dinlendirmek, küçük krampları eritip yola devam etmek için bir çay molası zamanıydı. Çay, soda ve yaklaşık 20 dakikalık dinlenmenin ardından ver elini Adapazarı diyerek bastık pedala! Sürüş boyunca bizi hiç bırakmayan rüzgar, yine tam kafadan esiyor ve zorluyordu.  Saat 18.00 iken 60 kilometrelik yol bu rüzgarda iki saatten daha uzun sürebilirdi… Adapazarı’na kadar durmayacaktık. Ta ki Serkan’ın lastiği yine patlamasaydı… Tam Sakarya tabelasına geldik baktık ki Serkan’ın arka lastik yine patlamış… Kalmış dört kilometre. Derin bir patlak değil. Hava az kaçırıyor. Serkan şişire şişire gitmeyi tercih etti ve önden yapıştırıp Bisiklet Evine ulaştı…

Bu şehri, olanlar ve daha çok olmayanları çok fazla eleştiriyoruz ama şu 280 kilometrelik tur boyunca üç vilayetin sınırlarından geçtik: Balıkesir, Bursa, Bilecik. Yine de insanın gözü, gönlü kendi memleketinin yoluna gelince başka bir rahatlıyor… O, “buraları biliyorum ve hayatımın büyük çoğunluğu burada geçti” hissi, bir şehrin hemen hemen tüm sokaklarını arşınlamış, pedallamış olmanın, bilginin verdiği güven ile Sakarya’ya giriş yaptığımız anda artık gülümsüyordum…

İznik’e, Mekece’ye tırmanırken neredeyse vazgeçme aşamasına gelen bacaklarıma aldanmayıp yola devam edince anladım ki sağlam bir irade koyduktan sonra hiçbir şeyin kaçışı yok. Daha önceden 350 ve 417 kilometre yapmış olan İlhan abi ve Serkan için olağan bir yolculuk olsa da benim 230 kilometre üst sınırıma 50 kilometre daha eklemiş olduğum bir sürüş oldu…

Bu turda toplamda 3 bin 380 metre ( iki buçuk defa Kartepe) tırmanmış olduk ve toplam 10 saat 26 dakika bisiklet kullandık. Toplamda 14 saat süren macera sonunda 7 bin kalori harcamışım. Ortalama hızımız ise 27 olarak ortaya çıktı.

b

Daha fazla incelemek için Strava

Yolculuğun değinmek istesem de bitmeyecek birçok noktası var. Bisiklet ile işine, okuluna giden milyonlarca insan olduğu gibi cesaret edemeyen de bir o kadar kişi var. Bisikleti hor görmeyen ama küçümseyen, bir ulaşım aracı olarak algılamayan bireyler için de bir turdu bu… Bisikletin, lastiğin, vitesin değil insanın sınırı vardır diyen, insan istedikten sonra nice yollar aşar diyen bir yolculuktu…

Cesaretinizi toplayın ve bisikletinize binin. İster bir günde yüzlerce kilometre ister gün be gün devam eden uzun turlar, kamplar…  Küçük bir akşam turu veyahut mahalle içinde küçük bir gezinti bile sizi mutlu edecek.

Biz, iyiyiz.
Yolda olmak, size de iyi gelecek…

Dur dur bitmedi!
280 kilometrelik macerayı Relive ile izleyerek gidiyormuş gibi gezmek isteyenleri şuraya alayım:
https://www.relive.cc/view/1021232362

İnstagram
Facebook
Strava

Önerilen makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir