Arjantinli Bisikletli Gezgin Julian’ın gözünden Sakarya

Hepimiz yaşadığımız şehrin, semtin, mahallenin iyi ve kötü yanlarını biliriz. Biliriz de insan alışkanlık haline getirdiği birçok kötü durumu artık görmezden gelir. O durumlara karşı çeşitli davranışlar geliştirir.
Bir başkasının gözünden yaşanılan şehri dinlemek farklı bakış açılarını ve karşılaştırmaları da beraberinde getiriyor. Geçen hafta e-postama gelmiş bir mailde Arjantin’den İran’a pedal çeviren Julian, Sakarya’ya geleceğini ve bizde kalıp kalamayacağını sordu.

Bisiklet Evimizde misafirlerimiz için hazırladığımız odamızda Ocak ayında Kuzey Kore’den Han gelmişti ve ardından Bilecik’ten üç genç arkadaşı misafir etmiştik.

Julian, Avrupa’nın bazı kentlerine bisikletiyle ulaşmış, bisikletli seyyahlığı benimsemiş bir bisiklet tutkunu. Çarşamba günü İznik’te kaldığı misafirlerinden yola çıkıp Sakarya’ya doğru pedal çevirdi ve evimize ulaştı.
O akşam, üyelerimizin kurduğu Kitap Kulübü’nün toplantısı vardı. O arada misafirimizin karnını doyurduk ve kuzine başında dinlendirdik. Bisikletle dünya turu yapmış olan Juliana Buhrin’in Rüzgara Karşı kitabının değerlendirilmesini yaptıktan sonra okunacak yeni kitap belirlendi ve toplantı sona erdi.

Sıra Julian ile sohbete gelmişti. Yaklaşık iki saat boyunca çoğu tebessüm, tecrübe ve hatıraları içeren muazzam keyifli bir sohbet yaşadık. Arkadaşlarımız ekipmanlardan yolda başına gelenlere kadar merak ettiklerini sordular. Gelen her misafire sormaya çalıştığım kilit sorularımı ilettim.

Arjantinliye ilk sorum, şehrin girişini nasıl buldun ve ilk izleminin neydi oldu. İznik üzerinden gelen Julian, şehrin girişinin sakin ve temiz olduğunu, modern bir görünümle karşılaştığını, trafiğin diğer büyükşehirlere kıyasla daha normal seyrettiğini söyledi. Yeni izlenimleri için şehri görmesi gerektiğini de ekledi.
Madem öyle, dün Julian ile çıktık Adapazarı’nı dolaştık. Atatürk Bulvarı ve Çark Caddesi derken kendimizi Uzunçarşı’da bulduk. Şehrin detaylarını anlatmaya, tarihi dokularunı aktarmaya çalıştım.

Adapazarı’nın kendine has lezzeti Islama Köfte’den yedik ve yanında ayran içtik. Yaklaşık üç haftadır Türkiye’de olan gezginin henüz ayranı denememiş olması da ilginçti. İkisini de çok beğenerek yedi. Kent Meydanı’nda olan yenilemeyi merak edip burada ne olduğunu sordu ve anlattım.

Yolculuğa devam ettik. Uzunçarşı’dan Hasırcılar’a kadar şehrin merkezinde ağır ağır yürüdük. Bisiklet sürücülerini görünce, düz bir şehir olmasına rağmen bisiklet yollarının çok az olduğunu söyledi. Orhan Cami önünde oturup çay içenler ilgisini çekti ve cami önlerinde neden çeşmelerin olduğunu da sordu. Adapazarı’nın geçmişten bugüne hikayesinin detayları ilgisini çekti bir milyonluk büyük ve kalabalık bir şehir haline geldiğini gördü.

Julian’ı dün Karadeniz’e doğru yolcu ettik. Yolunun üzerindeki dernek temsilcilerimiz ve arkadaşlarımız ile de bağlantıya geçtik, müsait olanlar ağırlayıp ilgilenecekler. Julian, Karadeniz üzerinden Türkiye’yi geçtikten sonra Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan’a ulaştıktan sonra İran’a geçecek. Harika bir rota.

Nisan 2017’den bu yana altmışa yakın bisikletli gezgini ağırladığımız Bisiklet Evimiz ilk defa bir Arjantinliyi de ağırlamış oldu.

Yolun açık olsun Julian, Umarım yolculuğun dilediğin gibi olur…

İnstagram
Facebook
Strava

Önerilen makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir